29 Kasım 2011 Salı

yolun başındayım oysa


Uzunca süre giremediğim bilgisayarımdan, tuşlarına dokunamadığım klavyemden yazıyorum bu satırları.
Sonu gelmeyen bir sınav haftası içerisindeyim, hala bitmedi. Bitmeyecek gibi..
Öncelikle sürekli (her akşam) yazılılara çalışmaktan ve stresinden bıktım. Dizi izlemiyorum, dışarı çıkmıyorum, kitap okumuyorum. Uyuyorum.
Sonra cidden yorgun hissediyorum. Bazı çalışkan öğrenci modellerini anlamıyorum. Her sabah dinç, yüzü mutluluk dolu okula gelirler sonra dersi hiç kaçırmadan not alırlar. Adeta özgüven patlaması..
Bense 5 dakika daha uyuyayım, kalkmak istemiyorum. "BUGÜN OKULA GİTMİYORUM." tarzı takılıyorum her sabah. Kahvaltı yapasım gelmiyor, servise geç kalıyorum, müzik dinliyorum. Gözlerimde hergünün ayrı yorgunluğu, midemde kahvaltı yapmamanın verdiği garip his ve stresten kaynaklanan ağrı... Parmaklarım kalem tutmaktan ağrımış bir biçimde okula gidiyorum.
Sonra bazı insanları artık hiç çekemiyorum. Çünkü bu kırılmasın, şu darılmasın diye sürekli kendimden bir şeyler feda ediyorum. Sonuç; yine ben suçluyum.. Kaç gündür rüyama giriyor o bazı insanlar. Hep yalnız kaldığımı görüyorum. Hep..
Annem artık evde. İlacını değiştirdiler, bunun yan etkileri öncekinden biraz daha farklı. Ateşi çok çıkıyor bunun yanında da mide bulantısı. Şimdi biraz daha iyi, 3 tane daha alacak bu ilaçtan. Sonra bakalım ne olacak.
Anneannem kestane getirdi bu esnada. Şu an yapabileceğim en eğlenceli şey elimi yakmamaya çalışarak kestane yemek.

- Ne zamandır dinlememişim bu şarkıyı. -

18 Kasım 2011 Cuma


Akarsam parmaklarından, kokunu yudumlarsam, sesinle uyanırsam
Belki dersin "nasılsın?"
"
İyiyim" bilirsin; hatrımı sorarsan yeter..

Bilmiyorsun Renklerini Sonbaharın

Bazen,
Gözyaşları damlıyor gözlerimden. Sonra daha da şiddetleniyor bu. Hıçkırıyorum. "Ben duyan kimse yok."
Tadı tuzlu bilir misin gözyaşlarının. Yanaklarında kurudukça gerilir suratın. Kırışırsın, kalbini acıtır. Gözlerin kızarır. Üşürsün sonra. Yalnızlığın hiç beklemediği bir zamanda, çıkagelir karşına. Bir şey diyemezsin.
Huzuru aradın mı hiç sonbaharda? Renklerini gördün mü? Hissettin mi rüzgarı hiç suratında? Ya da aradın mı sevgiyi hiç dökülen yapraklarda? Derdini anlattın mı çıplak kalmış ağaçlara?
Hepsi yalnız. Hepsi ağlar. Hepsi anlar seni.
Bir şeyi yok istersin ya hani. Bir kimseyi hayatına istersin. Hayaller kurarsın ikiniz adına. Okşar saçlarını o, öpersin ellerinden ve konuşursunuz saatlerce. Seninle konuşmak çok güzeldi, zamanın su gibi aktığını hissettirirdin bana.
Hissin yanında hayaller de var oysa. Ben hep hayallerde yaşadım. Sen gerçektin. Ve yüzüme bile bakmadın. Sanki hiç yokmuşum gibi...
"Ben hep hayallerde yaşadım."
Sense hep uzaktakini sevdin.
"Ben hep hayallerde yaşadım."
Sense sadece onu sevdin.

13 Kasım 2011 Pazar

- Bir geceyarısı yine saçmaladı Mauna Lora. -

Biliyorum ki seninle aynı duyguları paylaşıyoruz. Ama farklı farklı kişilere. Ben sana. Sen ona. O başkasına. Belki diğeri de bir başka kıza.
Ben alıştım, sense hala onu sayıklıyorsun. O bir başkasını. Belki diğeri de bir başka kızı sayıklıyor.
Ben biliyordum. Hiçbir zaman ikimizin BİZ olamayacağını. Bu nedenle ona kavuşmanı dilerim..
Ben nasıl olsa gidiyorum bu gece. Tam bu notu sana yazarken, ben seni. Sen onu. O da bir başkasını ve belki de diğeri o kızı düşlüyor. 
Hayat çok acımasız demiştin ya bana. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Ama dediğim gibi, belki de sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda olacağım. 
Seni sevmeye başladığımdan beri planladığım her şey.. Ve olanlar...
Artık gitme zamanı. Sen benim kalbimden. Senin kalbinden o. Onun kalbinden bir başkası ve diğerinin kalbinden o kız gidecek.
Ve giderken alacak yanına hatıraları, teker teker.

7 Kasım 2011 Pazartesi

Aşk mı bu?

Her şeyin güzel olduğu zamanlarımızı düşünüyorum. İlk tanıştığımız günü hatırlıyor musun? Sen hep çekingendin, bense sanki yerin dibindeydim yanında. Utanıyordum ve karnımda kıpırdanan şeyler... Adını aşk koyduk sonra.
Ben hep duygularımın karşılıklı olduğunu düşündüm seni severken. Ben seni severken, sen sustun. Yanında olmak bana güven verirdi. Omzuna koymak başımı. Sanki tüm dünya benimmişçesine bir his vardı içimde. İstediğim her şey benimmiş.. İnsanlar yokmuş... Sadece sen ve ben varmışız...
Sürekli resimlerine bakardım senin. Yatmadan önce düşündüğümde seni daha net hayal edebilmek için. Sevilen insanların görünüşü hep unutulurmuş.. Ben unutmadım... Saksafon şeklinde bir kolyen vardı, küçük küçücüktü. Sana baktığımda ilk dikkatimi çeken oydu. Sonra gözlerin.. Bakışların.. Sonra hep yanında taşıdığın kitapların. Bana ordan sözler okurdun, daha çok severdim seni.. Saçlarıma dokunurdun, gıdıklanırdım. Beni ne kadar seviyorsun dediğimde kollarını açardın açabildiğin kadar, beni sarıp sarmalardın. Ne güzel de kokardın...
Şimdi düşünüyorum da hissettiklerimi bir daha hissedemem başka birinde. O içtenlikle söyleyemem sevdiğimi ve o koku bana hoş gelmez başka bir tende.
Seni sadece sevmedim. Sen bendin, ben sendim. Ya da ben öyle varsaydım.
Ben hep duygularımın karşılıklı olduğunu düşündüm, sense sadece sevdin beni. Ya da ben öyle varsaydım.
Unutmuşum.. Bazen daha kolay gelir seni seviyorum demek nefret etmekten..
Ben kolay yolu seçtim.
Seni sevdim.